İçimizde
kelebeklerin uçuştuğu, yerimizde duramadığımız yıllardı… Birbirimiz için her türlü fedakarlığı göze aldığımız aylardı… El ele tutuştuğumuzda, sımsıkı
sarıldığımızda ne bu dünyada ne de öbür dünyada asla ayrılmayacağımızı
sandığımız günlerdi… Ama ne o yıllar ne o aylar ne de o günler kaldı. Sadece
geriye kalan pişmanlıklar oldu bayım…
Kim sanırdı ki
mutlu son ile sonlanacağına inandığımız bu aşkı kendi ellerimizle
mahvedeceğimizi. Sana sorarım bayım kim sanırdı? Sen sanır mıydın ya da ben?
Aklımızın ucundan bile geçer miydi böyle olacağı?
Gözlerimi kapıyorum,
hayaller değil de gerçekler konuşuyor. Birlikte yaşadığımız o zamanlar
konuşuyor. Benden senden hesap soruyorlar. Neden diyorlar, neden, böyle olmak
zorunda mıydı diye soruyorlar. Aşkla bakan o bakışlarınız her biri yalanda mı
ibaretti diye soruyorlar. Birbirinize sarıldığınızda o hissettiğiniz sevgiyi,
güveni özlemiyor musunuz diye soruyorlar. Hepsine bizim için cevap
verebiliyorum da bayım, bir soruya senin için cevap veremiyorum. Belki senin
kollarında aşkla gözlerinin içine bakarken kolaylıkla cevap verebilirdim. Ama
şimdi dilim varmıyor bayım varmıyor… Soruyorlar, birbirinizden ayrıldınız peki
iki seven insan bu kadar uzun ayrılığı kabullenir mi? Hiç birbirinizi
sevmediniz mi? diyorlar. Ben çok sevdim bayım o bakışını, o kokunu, o gamzen
çıkararak bana koşup sarılmanı en çok da o saf kalbini… Peki sana sorarım bayım
sen beni sevdin mi?
Neslihan Zehra KARABUL